Stres organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir tepkimedir. Tehdit ve zorlamalar karşısında canlı kendini korumaya yönelik bir tepki zincirini harekete geçirme özelliğine sahiptir. Bir tehlike ile yüz yüze gelen canlı başa çıkamayacağına inandığı bu tehlikeden uzaklaşmaya çalışır, başa çıkacağına inandığı tehlike ile savaşır ve böylece yeni duruma bir uyum sağlar. Uyum sağlayamadığı durumlarda ise bu kez organizmada bir takım olumsuzluklar çıkmaya başlar. Esas itibarla stres oluşturan faktörler, insanın başa çıkabileceği ya da üstesinden gelebileceğini düşündüğü konularda yaşanan sorunlardır. Zira insanın kendi gücünü aşan problemler kesin bir teslimiyetle kabul edilir ve belirgin bir stres nedeni oluşturmaz.
Otizm, doğuştan gelişen, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 2 yaş civarında ortaya çıkarak, bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir. Otizm genel olarak nörologların cerebral palsy dedikleri durumdan ayrılması gerekmektedir. Çünkü cerebral palsy, doğuştan itibaren var olan bir nöropsikiyatrik bozukluktur, hâlbuki otizmli çocuk doğduğunda normaldir. Daha sonra henüz bilmediğimiz sebeplerden ötürü, beyin dejenerasyonu başlar. Otizm genel itibarla 2 yaş civarında ortaya çıkar. O zamana kadar tüm gelişimsel periyotları normal seyreden çocuk birden bozulmaya başlar ve aile de bunu bir süre sonra fark eder.
Otistik bozukluğu olan çocuklarda üç temel belirti vardır. Bunlardan birincisi iletişim alanındadır. Yani konuşma, jest ve mimikler vb. araçlar ve etraf ile iletişimin olmaması veya çok kısıtlı ve sınırlı olmasıdır. Aileler çoğunlukla çocuklarını ”konuşmuyor” diye kulak-burun-boğaz hekimine veya çocuk hastalıkları hekimine götürürler. Daha sonra da, yapılan tetkiklerin normal çıkması ile çocuk nörologlarına ya da psikiyatristlerine giderler. İkinci bozulan alan ise çevre ve diğer insanlar ile etkileşim alanıdır. Yani çocuk başkaları ile duygularını, başarılarını, sevinçlerini paylaşmaz ve etrafındaki insanlar ile karşılıklı etkileşime girmek istemez. Zaten otizmin kelime anlamına uygun olarak ” kendi halinde, kendi kabuğunda” davranır. İnsanların duygusal değişiklikleri ve sinyalleri onları etkilemez veya çok sınırlı olarak etkileşim görülür. Yaşıtlarının yanına gitmez, onlar ile ilgilenmezler. Üçüncü temel bozulma alanı ise ısrarla tekrarlayan davranışlar ( dönme, sallanma, zıplama vb.) ve çok sınırlı olan ilgi alanıdır. Bu durumdaki bir çocuk çamaşır makinasının dönen merdanesi karşısında saatlerce oturup bakabilir veya bir arabanın tekerleğini saatlerce çevirebilir veya bir eşyanın parçası ile saatlerce oturup uğraşabilir.
Dünya da ve ülkemizde her 150 çocuktan biri, otizmden etkilenmiştir. Ülke nüfusumuzu düşünürsek, aramızda 450 bin civarında otizmli birey vardır. Aynı oran temel alındığında, 0-14 yaş grubunda 125.000 civarında otizmli çocuk olduğu tahmin edilmektedir.
Otizmin genetik tabanlı olduğu görüşü ağırlıktadır. Bu konuda yapılan çalışmalarda bazı ipuçları bulunmakla birlikte, çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır ve otizme neden olan genler belirlenememiştir. Genetik faktörlerin çevresel koşullarla tetiklenebileceği düşünülmektedir.
Otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel tedavidir. Özel yetiştirilmiş terapistlerle haftada en az 20 saat bireysel tedavi uygulanmalıdır. İdeal tedavi haftada 40 saattir.
Otizm tedavisinde manyetik şoklama suretiyle beyin hücre uyarımı (TMS=Transkranial Manyetik Stimülasyon) umut ışığı olmaya başlamıştır. Louisville Üniversitesinden Prof. Manuel Casanova, yaptığı açıklama da TMS’nin hiç bir yan etkisi olmadığı ve otizm tedavisinde bazen inanılmaz ve çok şaşırtıcı faydalar sağladığını ifade etmiştir. Henüz birçok kimsenin bilmediği, TMS tedavisinin şoklama yöntemi ile beyini resetlediği ve böylece birçok davranışsal ve psişik bozukluğun düzeldiği ifade edilmektedir.
"Makalelerdeki alıntılar için Dr.Mehmet YAVUZ'a teşekkür ederiz."